ENERJI VERIMLILIGINDE ELEKTRIK PROJE MUELLIFI SORUMLULUKLARI VE YAPTIRIMLAR
Elektrik Proje Müellifi bu sorumlulukların neresindedir?
Sizlerin de bildiği üzere ülkemizde proje müellifinin sorumluluğu, projeyi yürürlükteki mevzuat ve yönetmeliklere uygun olarak tasarlamak ve hazırlamak, yetkili kurum ve kuruluşlardan projenin onayını alarak proje aşamasını sonlandırmaktır.
Proje müellifi tasarladığı projelerde talep gücün belirlenmesi, trafo, jeneratör, UPS gibi güç kaynaklarının kapasitelerinin belirlenmesi, kompanzasyon sistemi kapasitelerinin belirlenmesi konusunda doğrudan sorumlu olmakla beraber, bu sistemlerin tasarımında işletme esnasında ortaya çıkan hesap hataları, verimlilik kayıpları gibi konularda uygulamada doğrudan sorumlu tutulamamaktadır. Bunun başlıca nedenlerinden bir tanesi bu konuda “elektrik iç tesisleri proje hazırlama yönetmeliği’nde” bu konu ile alakalı sorumluluk ve yaptırım sınırlarının belirtilmemesidir. Aynı zamanda ilk olarak 1984 yılında kullanılmaya başlayan ve zaman içerisinde bazı revizyonlarla günümüze kadar gelen talep gücü hesapları proje müellifleri için bağlayıcı ve dayanak olmaktadır. Bizlerin edindiği tecrübeler, tamamlanarak işletmeye açılan projelerin bir çoğunda yapılan ölçümlerde standart da belirtilen talep güç hesaplarının uygulamada fazlasıyla farklılık göstermesidir. Bu konuda proje müelliflerini doğrudan sorumlu tutmanın ve yaptırım uygulamanın çözüm olacağı düşüncesinde değiliz. En büyük kayıpların dağıtım trafoları ve hatlarında olduğunu düşündüğümüzde dağıtım şirketleri dahi bu konuda fikir ve uygulama birliğine vararak çözüm bulamamakta,
doğrudan bir yaptırımla karşı karşıya kalmamaktadırlar.
Projelerde ve İşletmede esas verimlilik sorunu nerededir?
Bu konuda çok sayıda unsuru sıralayabiliriz. Ama sorunun merkezine indiğimizde
özellikle kamu adına tasarlanan projelerde, proje müellifliği bedellerinin oldukça düşük olması, projelerin tasarımında verilen zamanın kısıtlı olması, proje yapım işi ile alakalı İDARE tarafında projeden beklentilerin yeterince proje yapım işi kapsamında belirtilmemesi, hali hazırda verimliliğin zaten hiç göz önünde bulundurulmadığı projelerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. İşletmeye açılan projelerde, sistemlerden en iyi verimi alabilmek için öncelikli olarak sistemi işletebilecek, işleyen sistemin takibi yapabilecek, arıza, bakım, onarım safhalarında sistemleri takip edebilecek yetkin personel ve bu maliyetler için gerekli kaynak sıkıntısı olmaktadır. Dolayısı ile bir çok sistemin işletme esnasında bu nedenlerde dolayı tam olarak çalışmadığı ya da tamamen devre dışı bırakıldığını görmekteyiz.
Bu zamana kadar yapılanlar nelerdir?
Özellikle yakın zamanda olmak üzere bu zamana kadar yapılan projelerin bir
kısmında, şartnameler yüksek verimli cihazlar kullanılmasını gerekmektedir. Aynı zamanda sistemleri uzaktan izlemeyi ve hatta müdahale etmeyi müsait hale getiren alt yapı ve ekipmanlar sistemlerde bulunmaktadır. Özellikle enerji sarfiyatının yüksek olduğu ısıtma, soğutma, havalandırma gibi konularda otomasyon sistemleri kullanılmaya başlanmıştır.
Fakat, bir çok projenin tasarımında hala aydınlatma hesapları göz önünde bulundurulmaksızın aydınlatma tasarımları yapılmakta, yük profilleri incelenmeden standart güç hesapları ile trafo, jeneratör, ups, kompanzasyon hesapları, kablo kesit seçimleri yapılmaktadır. Şartnameler bir çok projede doğrudan ithal menşeli ürünlerin kullanımını zorunlu kılmakta, yerli üreticileri projelerin dışına itmekte ve gerekli ar-ge yatırımları yapmalarının önünü kapatmaktadır. Coğrafi ve mimari olarak uygun olan projelerin hemen hemen hiç birinde gerekli fizibilite çalışmaları yapılarak yenilenebilir enerji sistemlerinin kullanılması tasarlanmamaktadır.
Bundan sonra yapılabilecekler nelerdir?
Enerji kaynaklarının bu kadar kısıtlı ve yüksek maliyetli olduğu günümüzde bu konunun
özellikle bir devlet politikası ile yürütülmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Çok ciddi bir fizibilite çalışması, planlama, tasarım ve fayda/maliyet çalışmaları ile bunun orta vadede bir süreç içerisinde yönetilerek ülkemizin geleceğine son derece katkı sağlayacağını düşünmekteyiz. Maddeler halinde sıralamak gerekir ise;
» Kamu ve özel sektör ayırmaksızın ülkemizde yapılmakta olan, hali hazırda işletmede olan projelerin sayısı yük profili olarak bellidir. Öncelikle hayata geçmiş olan projelerde ki yük profilleri izlenmeli, tüm sistemlerin periyodik tüketimleri ve kayıpları kayıt altına alınmalı, hem coğrafi bölgesel bazda yük haritası, hem tali bölgesel bazda yayılı yük haritası, hem de noktasal tip proje bazında yük tüketimleri bundan sonra yapılacak projeler için akademik olarak doğru bir hesaplama metodunu ortaya koyacaktır. Devlet-özel sektör-üniversite iş birliği bu konuda çok önemlidir.
» Trafo seçimlerinde A+ enerji sınıfı verimliliği yüksek trafoların kullanılması doğru güçte trafo seçimi ile beraber trafo kayıplarının önüne geçecektir.
» Özellikle bina ana enerji besleme kablolarının alüminyum NA2XH olarak seçilmesi yüksek bakır kablo maliyetlerinden kazanç sağlayacak, bu kazanç enerji verimliliği ve otomasyon sistemlerinin projelere dahil edilmesi, sistemlerin işletme ve bakımının yapılması konusunda kaynak oluşturulmasına katkıda bulunacaktır.
» Yüksek güçte seçilen Jeneratör sistemlerinin hem ilk yatırım maliyetleri hemde işletmede yakıt ve bakım maliyetleri yüksek olmaktadır. Çok uzun süreli kesintilerin olmadığı ülkemizde, projelerde yük atma otomasyonu ve daha çok konfor amaçlı olan ve yüksek güç tüketen ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemlerinin Jeneratör’den bağımsız, şebeke enerjisi ile çalışması jeneratör ilk yatırım ve işletme maliyetlerinde kazanç sağlayacaktır. Olağan üstü haller için mobil yedek güç kaynağı çözümleri bulunması konusunda hizmet alınabilir.
» UPS sistemlerinin verimliliği yüksek ve modüler tipte seçilmesinin teşvik edilmesi UPS kayıplarının önüne geçecektir.
» Aydınlatma ve iklimlendirme sistemlerinin insan kontrol ve insiyatifinden uzak merkezi olarak kontrol edilmesi ve izlenmesi, iklimlendirme de cihazların gereksiz yüksek kapasitede çalışmasının önüne geçilmesi (açık pencere ve kapılar, yalıtım hataları
vb.) gerekmektedir.
» Tüm sistemler ile ilgili ulusal standartlar gözden geçirilmeli, eksikleri ve aksaklıkları giderilmeli, yerli üreticilerin bu standartlar
seviyesine getirilmesi ve projelerde yerli üreticilerin kullanılması teşvik edilmeli, bu projelere ayrılan kaynakların yurt dışına
çıkmasının önüne geçilmelidir.
» İşletme aşamasında özellikle kamuda sistemlerin merkezi noktadan izlenebilmesi, arıza ve bakım için tespitlerin yapılabilmesi
için dışarıdan hizmet alımı yapılması ve bu konuya kaynak ayırılması gerekmektedir.
» Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile alakalı fizibilite çalışmaları her proje için değerlendirilmeli ve fizibilite çalışması
yapılması, projelerde yenilenebilir enerji kaynaklarına yer verilmelidir.
Önceliğin doğru talep gücü hesabından geçtiği düşünmekle beraber bu konunun proje müelliflerinin insiyatif ve ön görülerine bırakılmayacak kadar önemli olduğunu, proje müelliflerinin bu konuda dayanak alabileceği yönetmeliklerin ve hesap metodlarının yeniden ortaya konması gerektiğini düşünmekteyiz. Devlet-Özel Sektör-Üniversite iş birliği ile birlikte yapılacak olan bu çalışmalar ve devlet politikası olarak yönetilen bir enerji verimliliği süreci ile proje müelliflerinin tasarımları tam olarak anlam kazanacak, yetkinlik ve kabiliyet dereceleri ortaya çıkacak, hatalı tasarlanan projelerde proje müellifleri doğrudan sorumlu tutulabilecektir.
Cengiz ÇELİK
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı